Eğer otomobil kültüründen bahsedeceksem buna şüphesiz Türkiye'nin ilk ve tamamen yerli üretim otomobili “Devrim” ile başlamayı isterim ve bunu 4.5 ayda evlerinden ve dahi ailelerinden mahrum kimi zaman yemek bile yemeden çoğu zaman uykusuz çalışan 23 mühendisimiz ve 200 işçimize bir borç bilirim.
1961 yılının ortalarına gelindiğinde ülke ekonomik yönden bir dar boğazdan çıkmıştı ancak hala refah düzeyinin yüksek olduğundan söz edilemezdi,aynı zamanda o dönemde Ford,Chrysler ve Dodge gibi temelleri sağlam otomobil üreticileri Türkiye pazarına göz dikmişti ve çok ciddi yatırımları söz konusuydu.
Dış yatırımların yankıları sektörde duyulmaya başlanmış ve hatta konu Mühendisler Odası'nın yaptığı bir toplantıda tartışılmıştı.İşte o toplantılardan birinde “biz henüz otomobil yapamayız” lafı geçmiş bu iddialı laf haber kovalıyan gazeteciler arayıcılığı ile ertesi gün Cumhurbaşkanı Cemal GÜRSEL’in kulağına gitmişti,Cumhurbaşkanı duyduğu haberin hiddetiyle derhal karşı çıkmış ülkenin otomobilini gayet tabi yapılabileceğini söylemişti ancak gazetecilerin bu yanıtla geri döndükleri Mühendisler Odası ülkenin kendi otomobilini üretmesi için olanakların yetersizliği ve bunun mümkün olmadığı konusunda ısrarcıydı.Bu sözler üzerine Cemal GÜRSEL’in emriyle tarihler 16 haziranı 1961’i gösterdiğinde Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Daireleri'nin yönetici ve dahi mühendislerinden 23’ü Ankara'da yapılan toplantıda buluştu.
Toplantının konusu “ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi” idi.Aynı zamanda projeye dönemin para değeri ile 1.400.000 tl ödenek tahsis edildiği belirtilmişti daha sonra bu ödenek fazla görülüp 900.000 tl’na düşecekti.
O gün her biri kendi alanında uzmanlaşmış ve eğitimlerini Berlin, Dresden, Zürich, New York, Detroit üniversitelerinde en iyi derecelerle bitirmiş 23 genç mühendis yetersiz bütçe ve kısıtlı zamanda mucize kelimesine vücut bulduracaklardı.
Daha sonra Cemal GÜRSEL Türkiye’nin ilk yerli otomobil projesi ile ilgili şunları söyleyecekti;
“Devlet Demiryollarımızın teknik imkanlarının müsait ve mükemmel olması hasebiyle,milli ekonomide mühim bir yer işgal edecek olan otomobil imalatı sanayinin kurulmasına liderlik etmesini uygun görmekteyim.
Memleketimize has bir otomobil motoru imali ve örnek olarak bir yerli otomobil numunesi meydana getirilmesi ve bu numunenin vücut bulmasına müteakıp ,diğer memleketlerin en iyi evsaftaki otomobilleriyle mukayesesinin yapılarak hatalarınında tespiti suretiyle bu otomobilin zamanla tekamül ettirilmesi mevzunun ivedilikle tetkiki.”
23 mühendis ve beraberinde 200 kişilik teknik takımın tren lokomotifi üretmek konusundaki ustalıkları su götürmezdi ancak hiçbirinin otomobil üretmek konusunda pratiği olduğu söylenemezdi.İşte bu noktada Eskişehir’de kamyon şasesi üzerine otobüs karoseri yapan ve onları otobüs haline getiren zanaatkarlar teknik takıma dahil edildi,bu noktada Devrim’in önündeki ciddi sorunlardan biri aşılmıştı.
Mühendisler arasında çizim,motor,şanzıman vs. görev dağılımları yapılmış ama daha ilk aşama olan çizim kısmında sorunlar yaşanıyordu.Yaşanan sorunu Yüksek Makine Mühendisi Salih Kaya Sağın "Daha çizimler sırasında problem çıkıyordu. Çiziyoruz, bir biçim veriyoruz. Bir bakıyoruz, Ford'un bilmem ne modeline benzemiş. Bir tane daha üretiyoruz. Olmadı, bu da Opel'i andırdı. Haydi o da çöpe. Sonunda tümüyle bizim olan bir biçim üretmeyi başardık."sözleriyle anlatmıştı.
Her gün sabah erkenden hangara girdiklerinde aldıkları büyük sorumluluğu hatırlatırcasına 129’dan geriye sayan gün tablosu onlara karamsarlık yerine azim ve çalışma isteği aşılıyordu.
Sorun üzerine sorun çıkıyor,problem üzerine problem yaşıyorlardı;hazırlanan alçı modeline vucüt buldurucak hidrolik presleri yoktu,pratik zekayı teknik bilgiyle harmanlayıp gereken kalıpları çıkardılar.Üretilen şanzımanda birbirine değmemesi gereken iki dişli değiyordu uyumaya fırsat buldukları birkaç saatten fedakarlık edip sorunu çözdüler.Motor bitti diyip derin bir nefes aldıklarında da motor ilk denemede alev aldı,herşeyi en baştan gözden geçirip sorunu çözdüler.Sorunlar peş peşe geliyordu ve artık yıpranacak sinirleri kalmamıştı üstüne üstlük sinir bozucu teftişlere maruz kalıyolardı.
Motorun üretiminden önce Will’s jeep,Warswa,Chevrolet,Ford consul,Fiat 1400 ve 1100 motorları incelendikten sonra Warswa motoru örneklenerek 4 zamanlı ve 40 beygir gücündeki motor Sivas Demiryolu Fabrikası'nda dökülerek Ankara Demiryolu Fabrikası'nda monte edildi,a tipi ve b tipi olmak üzere iki tip motor üretildi.
Motor bloğu ve pistonları Ankara Motor Fabrikası’nda üretildi.Üretim sırasındada dökümün karışımındaki hatalı oranlar yüzünden parçalar yeterince dayanıklı değildi defalarca süren denemeden sonra o sorunda çözüldü.
Şanzımanlar Ankara'daki fabrikada yerli olarak yapıldı.Ön süspansiyonlar için “McPherson”sistemi örneklendi ve Eskişehir'de imali gerçekleşti.(McPherson markası bugün hala üretim yapmakta ve üst düzey performans ihtiva eden araçlarda dahi tercih edilmektedir.)
Montaja geçildi ancak Devrim seri üretim bantlarında makinaların ölçtüğü parçalarla değil mühendis ve işçilerimizin zanaati ile üretilmişti ve ölçüm-üretimde yapılmış en ufak hata gövde-motor uyumunun mahvolması ve parçaların doğru şekilde yeniden üretilmesi demekti ancak buna vakit yoktu daha debriyaj,gaz ve fren kumanda sistemleri için en uygun konum belirlenmeliydi.
***devrim için ayarlı direksiyon sistemi önerildi ancak bu daha komplike bir sistemdi buda ekstradan zaman ve harcama gerektiriyordu,kabul edilmedi.Bundan iki yıl sonra Cadillac bunu ancak araçlarına dahil edicekti.
Devrim'in tüm göstergeleri tamamen el yapımı ve Türkçe idi.
Altını çizmeliyim ki devrim’in elektrik donanım ile diferansiyel dişlileri,kardan ıstavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri haricinde tüm parçaları yerli olarak üretildi.Çünkü bu parçaları gereken sürede üretebilecek yan sanayi gücüne sahip değildik.
İlk devrim vücut bulmuş geriye tecrübe sürüşleri kalmıştı ancak tarihler ekim ayının ortalarını göstermekteydi.Krem renkli ilk Devrim’in tecrübeleri sürerken Cumhurbaşkanı'na sunulması planlanan siyah renkli diğer Devrim'in yetiştirilmesi için uğraşılıyordu neyse ki 28 ekim günü bitebildi.İki Devrim acilen trene yüklendi ancak zaman o kadar kısıtlıydı ki siyah Devrim'in boyası ve cilası trende yapıldı.
29 ekim sabahı iki Devrim başları dik vagondan indiler 4.5 aylık emeğin kıymetini bilircesine,ülkenin geleceğini değiştirecek olmanın verdiği gururla meclise yürüdüler.Ancak 4.5 ay boyunca onları yalnız bırakmayan sorunlar son günde de eksik olmamıştı.Meclise giderken yolda benzin ikmali yapılacaktı ancak eskortun haberi olmadığı için es geçildi ve ikmal yapılmadı.Meclis önüne gelindi,araçlar yerlerini aldı plana göre cemal GÜRSEL’in çıkmasına biraz daha vardı bu süre ikmal yapmaya yeterdi ancak arabaların geldiğini duyan cemal paşa heyecanla meclisten çıktı,mühendisler ölü görmüşe döndü zira sadece krem araca benzin konmuş asıl araca ikmal yapılmamıştı.Cemal Paşa arabaya doğru yaklaşıyor mühendisler ise aracın arkasında benzin doldurmaya uğraşıyolardı,Paşa yaklaştıkça eller titriyor gerilim artıyor benzinin neredeyse tamamı dışarı akıyordu her yer benzin olmuştu,Paşa aracın yanına geldi mühendisler ikmali bitirip uzaklaştılar ancak neredeyse hiç benzin koyamamışlardı.
Cemal GÜRSEL Devrim'e bindi,beklenen aracı incelemesi idi ancak o Anıtkabir'e gidelim dedi.Devrim yola çıktı ancak 200 metre sonra yokuşa gelince tekleyerek durdu,benzini bitmişti.Birşeylerin ters gittiğini gören gazeteciler koşarak aracın yanına geldiler o sırada Paşa arabadan indi.Gazetecilerin ne oldu paşam diye sormasının üzerine“Bir garplı kafasıyla otomobili yapar şarklı kafasıyla benzin koymayı unuturuz” dedi ve ikinci devrime geçti.O anı Yüksek Makine Mühendisi Secaattin SEVGEN şöyle anlatıyor: çok kısa bir süre sonra koşarak geldiler aman siz gelin öteki kaldı sizi bekliyorlar işte bu şekilde haberim oldu benim meseleden.”delikanlı senin benzinin varmı ?“diye sordu bana ”evet efendim ben bir miktar ikmal yaptım”dedim bunu üzerine o benim yanıma şoför mahalline oturdu.diğer üç kişide bakan mersinli ve diğer iki arkadaş daha arka tarafa oturdular, onları anıtkabire götürmem söz konusuydu ve o şekilde hareket ettik.
Devrim o gün üretim amacını gayet yerine getirmişti sonuçta birinin benzini bitmiş olabilirdi ancak diğeri canavar gibi gidilmek istenen yere gitmişti.Benzini biten Devrim’de aynı gün hipodromda tık demeden boy göstericekti.
Ancak dönemin basını benzini biten Devrim'e(siyah) harcanan paranın boşa gittiği,Devrim’in yolda kaldığı ve onunla birlikte devrim hükümetininde yolda kaldığı,devrimin yürümediği yönünde girişimi yok etmeyi baz almış haberler yayınladı.
Devrim’in mühendisleri çok geçmeden cevap niteliğinde bildiri yayınladılar.
“Devrim otomobili ile Türkler otomobil yapamaz zihniyeti çürütülmüş,geri düşünce mağlup edilmiştir.Şunu söyleyebiliriz ki Devrim’in daha sağlam ve daha güzel hale getirilmesi bir yatırım işidir.Bu konuda karar vermekte devletindir.Şahsi hiçbir menfaatimiz yoktur.Hedefimiz memleketimizin gelişmesidir.Takdir büyük Türk milletinindir .”
*Bizimde kendimizi keşfetmemize imkan verdi.Biz kendimizi yeniden tanıdık ve onun ardından büyük projelere evet dedik ve onları da gerçekleştirdik.Bunun en canlı misalide lokomotif projesi,şuanda demiryollarında çalışan bütün lokomotifler yerli malıdır biliyorsunuz.
Mehmet NOKER-TCDD Ankara Motor Fabrikası Eski Müdürü
O dönem tabi Dodge,Chrysler,Ford gibi yabancı firmalarının ürünleri ciddi yatırımlarla Türkiye pazarına girmişti.Bende diğer bir çok kişi gibi bu köklü şirketlerin yatırımlarının çöpe gitmemesi adı altında bu ülkenin ipini koparıp ciddi şekilde gelişmemesi uğruna bir çok yönden yapılan bir engelleme olduğunu düşünmekteyim.Biz kendi uçağımızı üretip ihracatını yapabilecek düzeye gelmiş bir ülkeydik kaldı ki otomobil üretmek bunun yanında basit kalmakta ancak sürekli zincirlenmekteyiz…
Kemal GÜLGÜN